ANNE-BABA OLMAK SORUMLULUK VERMEKTİR,
TÜM SORUMLULUĞU ÜZERİNE ALMAK DEĞİL – 2
SORUMLULUK : “KENDİMİZ” OLMAK İÇİN ATTIĞIMIZ İLK ADIM
Teşekkür etmeyi, sıranızı beklemeyi, paylaşmayı, saygı göstermeyi, başkalarının duygu ve düşüncelerini dikkate almayı, eşyalarınıza sahip çıktığınız kadar başkalarının eşyalarına göz dikmemeyi, doğru ve dürüst olmayı…
Nasıl öğrendiniz? Anne-babanızdan, öyle değil mi?
Peki o halde çocuğunuz arkadaşının sırasını kaptığında, oyuncağını paylaşmadığında, anneanne ya da babaannesi geldiğinde bir merhaba bile demediğinde, neden hep onu savunur durumda buluyorsunuz kendinizi? “Bugün çok yorgundu”, “sınavı kötü geçmiş”, “dün akşam iyi uyumadı”… Bunlar çocuğunuzu anneannesine hoş geldin diyemeyecek hale getiren gerçek sebepler mi? Yoksa buz dağının görünen o küçük tepesi mi?
Şimdi düşünmenizi ve kimseye değil sadece kendinize karşı dürüst olmanızı istiyorum. Eğer gerçek sebepler diyorsanız ve bu örnekler ya da benzerleri sadece bu seferlikse bravo size (ve tabi çocuğunuza). Ama sıklıkla karşılaştığınız durumlarsa çocuğunuzun avukatı olmaktan vazgeçin artık. Çünkü yukarıda örnek verdiğim sosyal becerileri çok küçükken öğrenebiliriz. Ama anne-baba olarak iyi niyetimizle üstlendiğimiz her küçük sorumluluk, işte ileride böyle büyük sorumsuzluklara yol açabiliyor. Çocuklarımız “birey” olmaktan, “kendileri” olmaktan çıkıyorlar. Dünyanın sonu değil ama… Amasını öğrenmek ya da hatırlamak isterseniz buraya bir tık.
Büyüdükçe, “herkesin farklı” ama “herkesin özel” olduğunu öğreniriz. Yani karşımızdakini dinlemeyi, başkalarıyla çalışmayı, grup halinde karar vermeyi, verdiğimiz sözü tutmayı, hatalarımızı kabul etmeyi ve arkadaş olmayı öğreniriz. Nasıl? Anne ve babamızdan… Ailenin dışına çıkmaya başladıkça haklarımız olduğunu ancak haklarımızın her birinin bize sorumluluk yüklediğini öğreniriz. Yalan söylemek, kopya çekmek, başkalarının eşyalarına zarar vermek, çalmak, başkalarının haklarına saygısızlıktır. Aldığımız 5 TL bile olsa biz arkadaşımıza geri öderiz. Ama çocuğumuzun odasından geri vermeyi unuttuğu arkadaşlarının eşyaları çıkabilir. Peki değişen ne ki her geçen yıl anne-babalar, öğretmenler, yetişkinler olarak hep sorumsuz bir gençlikten söz eder olduk? Bizim anne-babamızdan miras aldığımız o sorumluluk duygusunu neden çocuklarımıza miras bırakamıyoruz. Neden her gün yapmaya söz verdiği ödevini bir türlü yapmaz oldu çocuklar? Neden odalarını toplamıyor bu gençler?
Madem ki bu yazıyı hala okumaya devam ediyorsunuz yukarıdaki bazı sahneler bir yerlerden tanıdık gelmiş olmalı. Panik yok! Yalnız değilsiniz. Birçok anne-baba, o ya da bu şekilde çocuklarının sorumsuzluklarını çözmek için çabalıyor. Çabaladıkça daha kötüye gittiğine inananlar, çaresiz hissedenler, çocuğuyla bir savaş içinde olduğunu düşünenler bile var. İşte şimdi tam zamanı. Şöyle bir çay ya da kahve alın kendinize de devam edelim…
Çocuğunuzun evde üstlendiği sorumluluk(lar) nedir?
Yaşı kaç olursa olsun (2-3 yaştan itibaren diyelim) bu soruya en az bir madde ile cevap vermenizi istiyorum. Derslerini çalışmak, sınava hazırlanmak, ödevlerini yapmak gibi okulla ilgili bir cevabı kabul etmiyorum. Çocuğunuz yoldan geçen, şöyle bir gece konaklayıp gidecek bir yolcu olmadığına göre elini taşın altına koyması gerek. Anlatabiliyor muyum?
Peki anne-babalarımızın yapıp da bizim yapmadığımız şey ne? Ya da şöyle mi sormalıyım? Onların yapmayıp da bizim yaptığımız? Çocuklarımızın ödevini yapar hale gelmiş bir anne-baba grubu olup çıktık. Tabağını masadan alıp da bulaşık makinesine koymayan, pijamasını katlamayan bir çocuktan, tek sorumluluğu olduğunu düşündüğünüz ödevlerini yapmasını beklemeyin hiç. Ertesi günkü fen ödevi için ihtiyacı olan bobin telini “almanız gerektiğini” son dakika size haber vermesine rağmen, iş dönüşü dükkan dükkan dolaşıp, koştura koştura bobin teli yetiştirdiğiniz sahneler yaşamadınız mı? Anneniz böyle bir şey yapmış mıydı? Peki ya babanız? Siz oyun oynarken sizin için projenizi hazırlayan birileri var mıydı? N’olur nerede yanlış yaptım diye sormaktan vazgeçip bir an önce çocuklarınıza sorumluluklarını GERİ verin! Öyle aniden değil ama. Yavaş yavaş. Şok geçirmelerini istemeyiz…
Çocuğunuz daha 1 yaşındayken işe koyulun.
14 yaşına gelmiş çocuğunuz hiç odasını toplamadıysa ondan “odasını toplama”nın ne demek olduğunu bilmesini beklemeyin. Çok ciddiyim. Daha önce odasını toplamamış ki! Nereden bilsin? Piyanoyu ilk kez gören bir çocuğa “hadi bize bir şeyler çal” demekten farkı olmaz bunun. Öğretmelisiniz. Yaşam becerileri küçük yaşta edinilir ve üst üste koyuldukça ayakları üstünde duran bireyler oluruz. 14 yaşında oda toplamayı öğretmek istemiyorsanız 2 yaşında birlikte oyuncakları sepete yerleştirmeye başlayın…
Bırakın size yardım etsinler…
“Elini keser”, “o yapana kadar ben 5 dakikada bitiririm”, … demek yok! Çocuk yetiştirmek sabır işi. Kimse kolay olduğunu söylemedi. Daha da zorlaşmasını istemiyorsanız bırakın size yardım etsin. Hem kendini değerli hissetsin ve kendiyle gurur duysun hem de sizinle vakit geçirsin. Siz de birlikte her ne yapıyorsanız onun keyfini çıkarmaya bakın. Çok değil 5-10 sene sonra isteseniz de sizi değil, arkadaşlarını seçecek.
Nasıl yapılacağını gösterin…
3 yaşındaki çocuğunuz izin verirseniz, kirli çamaşırını sepete atabilir, dolaptan elma alabilir, gazeteleri kağıt çöpüne koyabilir. Yeter ki siz ona nasıl yapacağını gösterin. Tabi ki o bir “uzman” değil. Kağıtların yarısı yere dökülebilir, bir çorap sepete girmek yerine yolda düşebilir… Ne olmuş yani? Yaşına uygun sorumluluklar vererek, nasıl yapacağını gösterin ve o küçük adamın ya da hanımın nasıl da devleştiğini görün.
İyi bir örnek olun!
Okuduğunuz kitap sehpanın üstünde günlerce duruyor, çay bardağınız masada kalıyorsa işiniz zor. “İçeceğimizi içtik. Şimdi sıra bardaklarımızı makineye koymada,” deyip siz çay bardağınızı makineye yerleştirirken o da süt bardağını koyuversin. Sizin nereye koyduğunuza zaten dikkat edecek ve sizi taklit edecektir. Ama hep “biz”li cümleler kullanın. Ailede herkesin sorumlulukları var. Bunu vurgulamış olursunuz.
Teşekkür edin ama ödüllendirmeyin!
Yaptıkları için, küçük ya da büyük, mutlaka teşekkür edin. Yapmadıklarına hiçbir zaman odaklanmayın. Yaptıklarının takdir edildiğini gören hiç kimse bunu tekrarlamaktan vazgeçmez. Ödül için yerine getirilen sorumluluklar asla öğrenilmez. Sadece yapılır. Sorumluluğunu yerine getirdi diye ödül vermeyin. Takımın bir parçası olduğunu hissettirin, gerisi kendiliğinden gelir.
Beklentilerinizi yüksek tutmayın.
Hele de sorumluluk vermeye çocuğunuz 14 yaşındayken baş koyduysanız… Yaşına uygun deyip duruyorum. Ama çocuğunuza küçük yaşlarda yaşına uygun sorumluluklar vermediyseniz birden 14 yaşında yaşına uygun sorumluluk verip, yapmasını bekleyemezsiniz. Odasını toplamasını istiyorsanız, bunu küçük bölümlere ayırarak başlamak doğru olacaktır. Bir gün odaya dağılmış kirlileri toplayarak, ertesi gün masasının üstünü, bir sonraki gün dolabının içini…
Çocuklar rutini sever.
Hem de yaşları kaç olursa olsun, ne kadar inkar ederlerse etsinler… Böyle hem daha kolay öğrenir, hem sınırlarını bilir hem de kendilerini güvende hissederler. Sabah rutini, akşam uyku saati rutini, hafta sonu rutini… Bilir ki “ödevini yaptıktan sonra” televizyon seyredecektir, “ödevini yaptığı için” değil.
Sonuçlarına katlanmasını öğretin!
Sorumluluk üstlenen çocuk, sorumluluğu yerine getirmezse sonuçlarına da katlanmalıdır. Anne-baba olarak size düşen sadece bu alışkanlık oturana kadar hatırlatmalar yapmak olmalı (Bunu nasıl hadi hadi’ci bir ebeveyne dönüşmeden, eğlenceli bir şekilde yaparsınız bundan sonraki yazılarda bahsedeceğim). Yani bobin telini size söylemeyi unuttuysa ya da kendi almadıysa, yapamadığı ödeviyle ilgili öğretmenine açıklama yapması gereken odur. Yoksa siz öğretmene çocuğunuzun mazeretlerini yazan, en kısa zamanda telafi edeceğini söyleyen bir not mu yazmayı tercih edenlerdensiniz? Bobin teli sorununu annesi olarak siz çözdünüz diyelim. Çalışmaya başladığında, ofisteki ilk yapacağı sunumu yüklediği hafıza kartını evde unuttuğunda ne yapacaksınız? Aslında o ne yapacak? Sizin yapacak bir şeyiniz yok. Bırakın sorumlulukları daha az, sonuçları daha az önemliyken yüzleşsin ve öğrensin. Daha sonrası oldukça geç… Ne her hafta unuttuğu eşofmanı okula taşıyabilirsiniz, ne de evde unuttuğu sunumunu işe…
14 yaşına kadar evde sorumluluk verilmemiş bir çocuk bir şeyi yapması gerektiğini, hatta yapabileceğini bile düşünemez. Ama unutmayın hiçbir zaman geç değil. Sorumluluk öğretilebilir. Sadece ilerleyen yaşlarda biraz daha fazla sabra ihtiyacınız olacak. Yani daha önce sorumluluk verilmemiş 14 yaşında bir çocuğun “odanı topla” sözlerini ANLAYAMIYOR olma fikrini kabul etmelisiniz önce. Daha önce de dedim ya sadece 14 yaşında olduğu için oda toplamayı bildiğini varsayamazsınız
Biliyorum her şeyi çocuğunuz okulda başarılı olsun, sınavları kazansın, aslında iyi bir işi, iyi bir geleceği kısacası İYİ BİR HAYATI olsun diye yapıyorsunuz. Ama düşünün bir… Sınavlara hazırlanırken çocuğunuz durmadan test çözmüyor mu? Neden? Test çözme alışkanlığı edinsin diye değil mi? Hiç test çözmemiş bir çocuğun hızı diğerleri gibi olabilir mi? Hiç sorumluluk almayan bir çocuk da diğerleri gibi olamaz. Yani bağımsız bir birey olamaz. Aslında çocuklar sorumluluk almak isterler. Çünkü “sorumluluk üstlenmek” kendini değerli hissettirir. Ama bazı çocuklar bunu belli edemezler.
Kendine değer veren ve kendini değerli hisseden çocuklar ve gençler için;
HADİ ÇOCUĞUNUZA SORUMLULUKLARINI GERİ VERİN! Bırakın kendisi olsun, bırakın geride bıraktığı kendi izleri olsun…
KAYNAKÇA:
http://www.cyh.com/HealthTopics/HealthTopicDetailsKids.aspx?p=335&np=287&id=1712
https://www.care.com/a/9-tips-for-teaching-kids-responsibility-1303120948
http://www.sheknows.com/parenting/articles/817968/7-tips-for-teaching-your-child-responsibility
Penny Tassoni “Love & Limits” seminer notları