BİR ERGEN, MIŞ GİBİ YAPARAK BAŞARI KAZANABİLİR Mİ?
Mış gibi yapmak
O mini minnacık poğaça gibi ellere, ayaklara ne oldu? Gelip “hadi oynayalım” diyen, yatağınıza girip koynunuza sokulan çocuğa? Kabul edin ya da etmeyin, çocuğunuz büyüdü. Artık kendisinin bile anlam vermeye, alışmaya çalıştığı bir değişimin içinde. Vücudu ve onu kullanma şekli de değişiyor haliyle. Aynı kullandığı dilde değişiklikler olduğu gibi, cümlelerin arasına “aynenler”, “kankiler” girdiği gibi vücut dili de değişiyor. Yine her zamanki gibi size düşen, el kol hareketlerindeki, mimik ve jestlerindeki gizli ipuçlarını takip etmek, sonra da buna göre gerekiyorsa çocuğunuzu yönlendirmek.Peki ama ergenlerin vücut dili nasıl oluyor? Diğer tüm davranışları, tepkileri, duyguları gibi ergenlerin vücut dilinin de ortak yanları var.
Ergenler ve vücut dili
Omuzlar düşük, hafif kamburu çıkmış, kafa önde
Böyle birini gördüğünüzde aklınıza ne gelir? Özgüveni düşük, mutsuz, depresif, bıkkın… Daha sayayım mı? Kendisini harika bile hissetse, duruşu “her şey üstüme üstüme geliyor, beni benimle bırakın” diyor!
Göz göze gelmekten kaçınmak
Evet, öfleme, püfleme ve göz devirmeler oluyor ama ben göz teması kurmamaktan bahsediyorum. Yalan söylediğimizde, çekindiğimizde ya da kendimize inanmadığımız zaman yaptığımız o ürkek göz kaçırışlardan.
Umursamaz bir “takılma” hali
Odadayken bile varlığını hissettirmeyen, konuya dahil olmayıp telefonunda mesajlaşmakla meşgul, adeta bir gölge gibi diye tarif etsem tanıdık gelir mi? Umursamaz, takmaz bir tavır.
Tüm bu saydıklarım hem dışarıya hem kendisine nasıl bir mesaj veriyor: “Kendime güvenmiyorum!”
Evet, ergenlik döneminin en önemli meselesi, özgüven.
Peki ne yapacağız, diye sorduğunuzu duyar gibiyim. “Dik otur” evladım, “Gözüme bak gözüme” demeyeceğiz tabii. Mümkün olduğunca paylaşmaya, onunla bağ kurmaya, onu aileyle ilgili konulara dahil etmeye çalışacağız. Bir de… Evet, bir de…
Burada bir 3 nokta koyuyor ve sosyal psikolog Amy Cuddy’nin bulgusundan bahsetmek istiyorum.
Amy Cuddy diyor ki: Vücut dilimiz hem başkalarının gözünde hem de kendi gözümüzde kim olduğumuzu belirliyor. Kendimize güvenen biriysek daha dik, eğer silik biriysek daha içimize kapanık bir duruşumuz oluyor. Herhangi bir şeyi başardığımızda kendimizi daha da büyütüyor, kollarımızı havaya kaldırıp sıçrıyoruz. Korktuğumuzda iyice büzüşüyoruz.
Hem hayvanların hem de insanların içgüdüsel olarak yaptığı bu hareketlerden ilham alarak bir deney yapmışlar. Dik ve kendine güvenli bir şekilde oturan bir gurup denek ile sandalyenin ucuna ilişmiş deneklere zar attırmışlar. Sonuç “mış” gibi yapanlar daha yüksek zarlar atmış! Başarıyı tetikleyen testesteron ve kortizol düzeylerinde de etkilenme olduğu görülmüş. Yani vücut dilini değiştirerek, “mış” gibi yaparak da başarının yakalanabileceğini görmüşler.
Aslında bu araştırmayı kendisinin yaşadığı bir deneyimden yola çıkarak yapmış Cuddy. Üniversite öğrencisiyken geçirdiği bir kaza sonucu, beyni hasar görüp IQ’su ile ilgili sıkıntılar yaşayan ve okulu bırakması tavsiye edilen Cuddy, bu sıkıntılı süreci “mış” gibi yaparak atlatmış. Önce kendini ve çevreyi kandırmış, taaa ki beyni bu yalana inanıp o arzu ettiği kişiye dönüşene kadar.
Yani aslında beyninizi “mış gibi yapıp” kandırırsanız, bir süre sonra “öz güven” kazanabiliyorsunuz. Bu önemli bulgu hem biricik ergeninizin zorlu dönemini kolaylaştırabilir hem de anne-baba-çocuk ilişkinizde yeni bir sayfa açabilir. O zaman çocuğunuza öğretmeniz gereken basit:
“O kişiymiş gibi davran, taaa ki o kişi olana kadar!”
Bu müthiş hikayeyi, çocuğunuzla birlikte Amy Cuddy’nin anlatımından izlemek isterseniz:
Kaynaklar:
http://www.bodylanguageexpert.co.uk/BodyLanguageOfYourTeenager.html