CESARET BULAŞICIDIR...
Anlamadım, anlamadınız, anlamadılar
Oyunun kurallarının değiştiği eğitim sistemi içinde çocuklarımızın bu değişimin getirdiği kaygı rüzgarlarına kapılmadan huzurlu ve başarılı olması için en önemli etkenlerden biri “akademik cesaret”. Bunu kendine güven kavramına benzetebilirsiniz. Birbirlerinden farklı kavramlar olmalarına rağmen, birbirlerini destekleyen kavramlar olduğu da bir gerçek. Bu konuda araştırmalar yapan Avustralyalı Profesör Andrew Martin cesaret ve kendine güveni şu şekilde tanımlıyor: “Cesaret akademik zorluklara ve korkuya karşı gösterilen sebattır, kendine güven ise korkusuzca sebat gösterebilmektir”.
Evet değişime uyum sağlama günümüzde sadece bireyler için değil, şirketler için de bir başarı kriteriyken öğrenci koçu olarak cesaretin hepsinin temelinde olduğunu söyleyebilirim. Cesareti, çoğu kaynak “Korkularınıza RAĞMEN adım atmak” olarak tanımlıyor. Korkularımıza rağmen adım atabilmek ise kişiden kişiye farklılık gösteriyor. Kimimiz ekstrem sporları yapma cesareti gösteremezken, topluluk önünde rahatça konuşabiliriz. Her gece sokağa çıkma cesaretimiz varken bir geceyi ormanda geçirmeye cesaret edemeyebiliriz. Bu örneklerin okul başarısı ile ne ilgisi var diye düşünebilirsiniz… Ama cesur ve cesaret tanımlarının aslında ne kadar farklılaşabildiğini anlatabilmek için bir örnek verdim. Koçluk yaptığım gençlerin hepsine “cesur” desem yanlış olmaz. Çünkü hepsi farklı alanlarda cesaretlerini ortaya koyabiliyorlar. Aslında cesaretimiz bize güçlü olduğumuz alanları gösterirken, güçlendirmemiz gereken yönlerimize de rehberlik eder.
Cesareti eğitim çerçevesinde ele aldığımızda ise “akademik cesaret” tanımını kullanmak daha doğru olur. Akademik cesaret sanatta, bilimde, sporda, edebiyatta, matematikte, aslında sınıfta cesur olmayı gerektirir. Hepimiz aynı konularda yetenekli değiliz. Ama hepimiz aynı sınıfta aynı dersleri görüyoruz, aynı sınavlara giriyoruz, aynı sorular üzerinden başarımız ölçülüyor. Sınıfın çoğunun anladığı bir konuyu biz anlamak zorunda değiliz. Genel olarak matematiği hiç anlayamayabiliriz ya da matematikte kesirler konusunu anlamıyor olabiliriz.
İşte akademik cesaret de burada önem kazanıyor. Çünkü anlamadığımız bir konu olduğunda tüm sınıf arkadaşlarımızın anladığını varsayarak anlamadığımızı dile getirmemek, anlamadığımız noktayı sormak, kimsenin “anlamadım” demediği bir şeye “ben anlamadım” demek cesaret, daha doğrusu “akademik cesaret” gerektirir.
Akademik cesaret nedir peki? Akademik cesaret sınıfta saklanmamak, anlamadığın zaman anlamış gibi yapmamak, anlamadığın zaman o parmağını kaldırıp ben anlamadım diyebilmek, soru sorabilmek, sınıfta fikirlerini paylaşmak, arkadaşlarının ve öğretmeninin eleştirilerine açık olmak demek… Akademik cesaret bir genç bakış açısıyla baktığımızda sınıfta risk almak demek. Yani anlayacağınız gerçek anlamda öğrenmek akademik cesaret göstermeden maalesef olamıyor.
Akademik cesaretin oluşturulmasında asıl görev de elbette öğretmenlere düşüyor. Cesaretin kişiden kişiye değiştiğinden bahsetmiştim. Aile içinde fikirleri paylaşmak sınıf içinde fikirlerini paylaşmaktan farklı bir cesaret gerektiriyor. Öğretmenlerin öncelikle akademik cesaretin sadece öğrencinin akademik başarısını etkilemediğini fark etmeleri şart. Çünkü öğretmenin başarısı yetiştirdiği öğrencilerin başarılarıyla kendini gösterir.
Öğretmenlerin yapması gereken ilk iş derste öğrencilerinin cesur olup olmadıklarını anlayabilmek olmalı. Birlikte çalıştığımız bir anne geçenlerde çocuğunun öğretmeninden şöyle bir şikayet aldığını söyledi. “çocuğunu çok soruyor ve sınıfın düzenini bozuyor.” .
Öğretmenlerin çocukları öncelikle cesaretlendirmesi gerekir soru sormak için. Öğrenci, ne kadar soru soruyor, hep aynı öğrenciler mi aktif, susanlar neden konuşmuyor gibi soruların cevapları yön gösterici olacaktır. Kuzey ülkelerinde “soğuk hava yoktur, yanlış kıyafet vardır” diye bir söz vardır, bunun gibi “zor ya da anlaşılmaz ders yoktur aslında, cesaretini ortaya koyamayan öğrenci ve onu cesaretini güçlendiremeyen öğretmen vardır”.
Avustralyalı Profesör Andrew Martin, Sydney Üniversitesinde yaptığı araştırma, sınıfta gösterilen cesaretin akademik performans üzerine etkilerini ortaya koyuyor (1). Özgüven beraberinde başarıyı getiriyor. Ancak özgüvenli değillerse, bir şeylerden korkuyorlarsa, nasıl cesur davranacaklar? Korkuya rağmen cesur bir adım atabilmelerinin yolu, çocuklarımıza sebat etmeyi, azimli olmayı öğretmekten geçiyor.
Zihin yapısı
Cesaretli davranışlar sonucunda başarıyı yakalayan öğrenciler ise özgüven kazanıyorlar. Bunun için, “büyüyen zihin yapısı (growth mindset)” anlayışıyla öğrencilerin becerisine değil çabasına, sebatına odaklanmak, bunu takdir ve teşvik etmek önemlidir. Öğrencinin korktuğu bir şey karşısında sebat etmesi için, öğretmenin devreye girerek öğrenciye koçluk etmesi ve onunla birlikte hedefler belirlemesi, hedefine ulaşması için yapması gerekenleri, zaman yönetimini ve öncelikleri belirlemesine destek olması gerekiyor. Unutmayın yönetebileceğiniz hedefler, yönetemediğiniz korkudan daha cesaret vericidir. Amacınız öğrencinin cesur davranması için onu güçlendirmek değil mi?
Cesaretin bulaşıcıdır…
Öğretmen, sınıfta sadece bir öğrenciyi cesaretlendirdiğinde, akademik cesaret tüm sınıfa yayılır. Sadece bir öğrenci parmak kaldırıp sorular sormaya başladığında dersin anlaşılmayan noktaları anlaşılmaya, daha çok sorular gelmeye, havada fikirler uçuşmaya başlar. Çünkü herkes anladığını, bildiğini göstermek ister. Çünkü herkesin içinde her konuda uyuyan bir aslan yatar.
Bu durumda öğretmenlerimizin, eğitimcilerimizin yapması gereken; öğrencilerin içinde yatan o uyuyan aslanı uyandırmak için, en kolay cevap verilebilecek bir sorudan başlayıp giderek üzerinde daha fazla düşünülerek cevap verilebilecek sorular sorulduğunu yargının olmadığı güvenilir bir ortama ihtiyaç var
Kaynaklar