ERGENLİKTE HAYATTA KALMA KILAVUZU
Ergenlik zor iş cidden. Sonuna kadar haklısın. Daha sen kendini anlamazken, sana neler olduğunu kavramaya çalışırken bir de kalk kendini annene, babana, öğretmenine, arkadaşlarına anlat. Gerçi arkadaşların seni en çok anlayanlar olsa gerek. Anne-babansa düşmana mı dönüştü yoksa. Yok yok… Dönüşmedi… Hepsi o inşaat halindeki beyninin bir oyunu sana Anne-baban da ergen oldu elbette ama senin dönemin, benim dönemim, onların dönemi farklı… Bak kardeşine ya da ağabeyine, ablana… Sizin dönemlerinizin arasında bile ne farklar bulacaksın.
“Bu yaşına geldin hala…”, “koca adam oldun hala….” gibi sözlerin hayatının bir parçası olması çok kasıyor değil mi? E dedim ya haklısın. Şu yetişkinler de gereksiz can sıkıcı olabiliyorlar. Yok, bir de ergenlerin can sıkıcı olduğunu düşünmüyorlar mı? Hiç anlaşılır gibi değil. Çok haklısın… Bu tabi ki isyan bayrağını çek demek değil.
Anne-babanın da hakkını vermek gerek. İnan sana öyle gelmese de onlar da seni anlamak için ellerinden geleni yapıyorlar. Hatta senin kadar çaresiz, köşeye sıkışmış hissediyorlar. Koçluk mesleğinde gördüm ki :: birbirini koşulsuz seven sizler, yani sen ve annen baban… Bir de bakmışsınız düşman gibi görüyorsunuz birbirinizi. Oysa her şey birbirinizi sevmenizden…
Ergenlik bir maraton. Seni yetişkin hayatına hazırlayan bir maraton. Bitiş çizgisine elbette ulaşacaksın. Ama çizgiye nasıl vardığın önemli. Çünkü bu maraton aslında, bir açıdan senin yetişkinlik hayatının provası.
Fiziksel ve zihinsel olarak ne kadar hazırlanırsan o kadar iyi. Bu maraton ne kadar zorlu gibi görünse de, ipleri elinde tutuğun sürece engelleri aşman işten bile değil. Hadi gel şimdi birlikte senin bir gününü gözden geçirelim ve atlatılması zor gelen noktalarda neler yapabileceğine birlikte bir göz atalım.
Bir gün
- Sabah kalktın. Hazırlanıyorsun. Aynaya bir bak. Gözlerinin içine dik gözlerini. Kimi görüyorsun orada. Kendini mi? Yoksa arkadaşlarının, dizilerin, trendlerin sana dikte ettiği tanımadığın ama olmaya çalıştığın kişiyi mi? Gözlerinin içine rahat rahat bakamıyorsan hemen silkelen. Orada gördüğün gerçek sen değilsin demektir. İlk işin kendini tanımak, ne olmak, ne yapmak istediğini bulmak olsun… Sahip olman gereken en önemli ergenlik becerisi bu aslında: Kendin olmak. İnan kendin olduğunda daha kuvvetli arkadaşlıkların olacak. Çünkü kendin olamazsan, gün gelecek istemeden yaptığın seçimlerin yükünü o arkadaşım dediğin kişilere yansıtmak istediğinde seni anlamayacaklar. O vücudun içinde hapis bir sen olmasın… Özgür bırak kendini ve kendin gibi ol, kendin gibi davran.
- Şimdi aç dolabı… Şöyle en sevdiğinden al bir kıyafet, süslen püslen… Çirkin insan, çirkin vücut, çirkin saç yoktur. Bakma sen o reklamlara. Geç aynanın karşısına. Omuzlar dik, baş dik. Bak gözlerinin içine ve kendine “seni seviyorum, çok güzelsin,” de… Ya da “ateş ediyosun” de…
- Çünkü her şeyden önce sen gelirsin. Senin isteklerin, senin tercihlerin gelir. Odadan çıkmadan önce bunu kendine hatırlat. Senin önceliğin sensin. Bu başkalarını hiçe say demek değil. Ama panpan, kankin değili önce sen! Kankin için de önce kendisi.
- Hazır mısın odadan çıkmaya… Derin nefes al. İlk karşılaşacağın kişi annen olabilir. Kim bilir gene neler söyleyecek sana, değil mi? Kahvaltını yap, çantan hazır mı, montsuz çıkma, o çocukla görüşme, … Yok, hiç çekilmez yani. Kapıyı vur çık işte! Aman sakın yapayım deme… Hemen yükselme. Dur bir sakin ol… Ergenlik becerileri arasında ikinci sırada “konuşmadan, harekete geçmeden önce düşünmek” geliyor. Sonra kırdığın kalpler, biten ilişkiler, kopan arkadaşlıklar canını daha çok yakar. İnan bana, bu beceriyi erken yaşta geliştirmen ileride iş hayatında bir adım öne götürecek seni. Annenle karşılaşmayı da sağ salim atlattın mı?
- Tak çantanı sırtına, haydi okula ya da buluşmaya… Ama o çekemeyeceğin arkadaşın da gelecek şimdi. Hani sana atar yapan durmadan. E çekme o zaman. Ezik misin sen? Değilsin! İyi de nereye kadar kaçabilirsin. Bir düşün bakalım. Biri sana durmadan atar yapıyorsa, okulun, grubun en popüler kişisi de olsa sen de hoşuna giden ama onun sahip olamadığı bir şey vardır mutlaka. Kaçma, bunun tadını çıkar. Senin gibi olmak isteyen biri var karşında… Bundan daha güzel iltifat mı olur.
- Ortamlara aktığında dikkatli ol. İnsanlar gerçek yüzünü göstermiyor olabilir. Sabah aynanın karşısına geçtiğin anları hatırla. Kendi gözlerinin içine baktığında kendi göremiyorsan bazen karşındaki de gördüğün kişi olmayabilir. Erkek arkadaşından, kız arkadaşından, yeni tanıştığın birinden bahsediyorum. İnsanlara güvensiz ol demiyorum sadece temkinli ol. Hani çocukların söyleriz ya “tanımadığın kişilerden şeker alma” diye… Sana bu yaşta bu söylenmez ama sen de alma o şekeri, o içeceği ya da binme o arabaya… Birisi sana yürüyor olabilir. Unutma!
- Sen de birisine yürümek istiyor olabilirsin. Herkes sizi shipliyor olabilir. Ama karşındakinde tık yok diyelim. Hemen yalnız öleceğim diye karalar bağlama. Kalbin acıyor, canın yanıyor biliyorum. Ama bugün yalnız olman, ömür boyu yalnız kalacağın anlamına gelmiyor. Onu sana o inşaat halindeki beynin düşündürüyor. Alarmı açık kalmış o beynin oyun oynuyor sana. Aynen… Bir sakin ol. Doğru kişiyi elbet bulacaksın.
- Böyle bir zamanda en güvenli yer annenin kollarının arası olabilir. Sana öyle gelmese de… Annen baban için “neyin kafasını yaşıyo’lar” diye düşünebilirsin, ama onlar senin atarlarına, zırvanalarına en çok göğüs gerenler değil mi? Seninle tartışıyor, dırdır söyleniyor olabilir. Çünkü senin artık o küçük çocuk olmadığını görmek, senin artık bir yetişkin adayı olduğunu kabul etmek onlar için çok zor. Evet artık çok kavga ediyorsunuz ama bir felaket dönemini atlatmak için en sakin ve güvenli liman yine onların yanı.
- Ama seni ne mal yapabilir, biliyor musun? Ortamlara aktığında ya da odana kapandığında, yaptığın sosyal medya paylaşımların. İşte bu konuda çok dikkatli olmalısın. İnternette hiçbir şey si-lin-mi-yor! Sen sayfanda silsen de o paylaşımın o uçsuz bucaksız internetin bilinmeyen bir köşesinde asılı kalıyor. Belki de birileri senin o sildiğin resmi sen silmeden önce çoktan kaydetmişti. Günün birinde, beklemediğin bir anda kötü bir sürprizle karşılaşmamak için şimdi dikkatli ol. Artık işe alımlarda bile sosyal medya hesapları kontrol edilen bir çağda yaşıyoruz.
- Biliyorum şu an “aynen”lerle kaplı hayatın. Ama “hayır” demek de önemli bir ergenlik becerisi. Sırf atar yapıyor diye ya da sırf ateş ediyo diye bir şeye istemediğin halde evet demek zorunda değilsin. İşte bu yüzden kendini tanıman çok önemli. Kendin olduğunda “hayır” diyebilecek kadar güçlü de olursun. Bu aslında sana hakkını arama becerisini de kazandırır. Bir taşla iki kuş buna denir işte.
- Hep okul, hep ödev, hep aynı müzik, hep aynı yemekler… Buna da hayır diyebilirsin. Okuldan arta kalan zamanlarında yeni şeyler denemelisin. Herkes bir feno olmuş mu diyorsun? Sen de yeni bir müzik türü dinle, farklı bir yemek dene, ilgini çeken bir sporu yap, bir kulübe katıl… Yeniliklerle günlük hayatına getireceğin değişiklikler seni de bir feno yapabilir. Tabi önce kendin için feno olmalısın.
- Tabi feno olayım derken asıl önemli şeyleri unutma. Tüm bu becerilerin yanı sıra okul başarın da bu maratonda çok önemli. Notlarını tutabildiğin kadar yüksek tut.
- Okuldan eve döndün. Çantanı bir tarafa fırlattın, montunu bir tarafa… Formanı çıkarmaya üşendin. Attın kanepeye kendini. Kaptın telefonu. Ellerini de yıkamamışsın. Önce bir pizza siparişi, ardından sosyal medya… Şimdi o ekrandan başını kaldır lütfen. Birkaç saatliğine sosyal medyadan uzak dur, mesajlaşma. İnan bana aranan insan olursun bir süre sonra. Kendini ağırdan satarken gözlerin de dinlenmiş olur. Yarın da o pizzadan yeme. Aynanın karşısına geçince kendini daha çok beğeneceğin garanti! Aslında özetle her şeyin başı sağlık. Ama sana bunu başta söylesem bu yazdıklarımı okumazdın bile.
- Okurken bile boğuldun değil mi? Ama seni boğan başka konular da olabilir. Bir türlü çözüm üretemediğin. Böyle anlar da kuyruğunu dik tutmaya çalışma. Yalnız değilsin. Yardım istemek kimseyi küçük düşürmez. Daha yolun başındasın. Maratona yeni başlamışsın. Yol kenarındaki su istasyonlarına uğramanda utanılacak bir şey yok.Seçim senin… Bu maratonu zorlu bir maratona dönüştürebilirsin. Ya da bir orta yol bulur ve bu geçiş dönemini daha mutlu ve huzurlu geçirebilirsin. Ben sana inanıyorum.
Referanslar: