ÖĞRENCİLERİNİZE EMPATİYİ ÖĞRETMEK İÇİN, ÖNCE AYNA KARŞISINA!
İzleyerek ve taklit ederek öğrenme, çocukların en önemli öğrenme yollarından biridir. Bu sebeple, öğretmen olarak kendi empati becerilerinizi de gözden geçirmeniz, aynada şöyle bir kendinize bakmanız gerekiyor. Öğrencilerinizle, velinizle, diğer öğretmen arkadaşlarınızla iletişiminiz nasıl?
“Sıradan bir sınıftan harikalar yaratan öğretmen” manşetiyle haber olan Ahmet Naç öğretmeni duydunuz mu? İstanbul Esenler’deki Mehmet Akif Ersoy İlkokulu’nda öğretmenlik yapan Ahmet Naç, okul idaresi ve velilerle kurduğu doğru iletişim sayesinde, aslında her öğretmenin elinde olan kaynaklarla bambaşka bir öğrenme ortamı yaratmış! Çocuklarını, onların ihtiyaçlarını doğru değerlendirmiş ve hepsiyle el ele vermiş. Haberin detayını okursunuz; yaptıkları, yapmayı hedefledikleri çok ilham verici. Ama şu sözü doğru iletişiminin fark yaratabileceğini kavradığını gösteriyor: “Karşımda Türk anneleri var. Onların neler yapabileceğini biliyorum.”
Bence sizler de Türk annelerinin ve özellikle de Türk çocuklarının neler yapabileceğinin farkındasınız. Ama haklısınız. Bazen insan imkansızlıklara saplanıp burnunun ucundaki olanakları göremiyor ya da değerlendiremiyor. Belki çoğu öğretmenin sahip olduğu benzer olanakları fırsata çevirmek için unutmamanız gereken tek şey “okulda öğrencinizle, velilerinizle, okulun diğer çalışanlarıyla birer ekip” olduğunuz. Bulunduğunuz ekibin ana öğesi de “öğrenci”. Yani onunla kurduğunuz ilişki, verdiğiniz mesajlar da çok önemli. Önce öğrenciyi anlamanız, onlara empatik bir ortam sunmanız (Sosyal İlişki Becerileri yazısına link) gerektiğinden bahsetmiştim.
Velilerle ve diğer öğretmenlerle nasıl bir iletişim içinde olmalısınız?
Veli ile işbirliği: Siz de anne-babalar da çocuk için en iyisini istiyorsunuz. Peki neden arada sırada fikir ayrılıkları yaşıyorsunuz? Birbirinizin gözünden bakamadığınız için olabilir mi? Doğru olanın, öğretmen ve anne babanın birbirlerini tamamlayacak şekilde hareket etmesi olduğu konusunda hemfikirizdir sanırım. Bu yapıcı ve pozitif ortamı oluşturmak da sizin anne baba ile kurduğunuz doğru ilişkiden geçiyor. Ancak bu şekilde öğrenciye “Bu işte hepimiz birlikteyiz” mesajı verebilir, onu destekleyebilirsiniz. Aynı Ahmet Öğretmen’in yaptığı gibi, annelerin canla başla masa örtüsü dikmesini, dedelerin gönülden hafta sonunu ayırıp sınıfın boyasına yardımcı olmasını sağlayabilirsiniz. Kısacası olmazı oldurtabilirsiniz:
- Birbirinizi dinleyin. Her durumu, hem anne-babanın açısından, hem de öğrencinin açısından da değerlendirin. Aynısını velinizden de isteyebilirsiniz.
- Sorunu derinleştirmeye değil, çözmeye odaklanın. İşlerin karıştığı noktada, öğrencinin iyiliği için olacak çözümü aradığınızı hatırlayın. Hatırlatın. Tabi nazikçe.
- Bir ekibin, eşit parçaları olduğunuzu unutmayın. Birbirinize üstünlük taslamayın.
- Ortak paydanız, çocuk olduğuna göre, öğrenciyi, ihtiyaçlarını, güçlü ve zayıf yönlerini iyi analiz edin. Birlikte stratejiler geliştirin.
- Birbirinizin değerlendirmelerine güvenin ve saygı duyun.
- Benzeri durumların yaşandığı örnekler vererek anne-babayı ikna edin.
- Belirli aralıklarla görüşmelere devam edip, durum değerlendirmesi yapın, gelişmeleri paylaşın.
Okul yönetimi ve diğer öğretmenlerle iletişim:
Çok sevdiğim bir hikaye var (1)
Okul yönetimini, okuldaki diğer öğretmenleri rakibimiz gibi mi görüyoruz? Aslında aynı bu masalda olduğu gibi, “komşularımız bizden düşük kalitede mısır yetiştirirse bizler de zarar görürüz!” Diğer öğretmenlerle iş birliği yapmanın, tecrübelerimizi paylaşmanın, iyi olanı yaymanın, “bütünüyle hazır öğrenciler” yetiştirmeyi ne kadar kolaylaştıracağının farkında mısınız? Farklı branşlardan öğretmenler, öğrencilere aynı yaklaşımla davranırlarsa, bir bütünün farklı parçalarını tamamlanmış olur. Nasıl mı?
- Karşılıklı güven: İlk adımı siz atın. Öncelikle tutarlı ve kararlı olun, söylediklerinizi yapın ya da yapamayacağınız sözler vermeyin. Sonra öğretmen meslektaşınızın fikirlerine ve tecrübelerine ne kadar güvendiğinizi, iş birliğine açık olduğunuzu sözlerinizle ve davranışlarınızla gösterin.
- Tecrübelerinizi paylaşın: Bir şeyi sadece sizin bilmeniz sizi güçlü yapmaz, sadece bencil yapar. Hem işe yarayan hem de yaramayan taktikleri paylaşmak, birlikte stratejiler geliştirmek daha hızlı ve pekişmiş sonuçlar almanızı sağlar. Konfiçyus’un ünlü sözünü hatırlayın: “Ben sana bir elma versem, sen bana bir elma versen, bende bir elma, sende bir elma olur. Ben sana bir bilgi versem, sen bana bir bilgi versen, bende iki BİLGİ, sende iki BİLGİ olur”
- Mizahı elden bırakmayın, iletişimde doğru kelimeleri seçin: Kimse suratsız, eleştiren, gergin birisiyle iş birliği yapmak istemez. Yanlış bir durum olduğunda bunu mizahi şekilde ya da daha yumuşak sözlerle aktarabilirsiniz. Unutmayın, seçtiğiniz kelimeler çok önemlidir.
- Yardım istemeyi bilin: Takım olmanın bir gereği de birbirine destek vermektir. Bazen sıkıntılı bir durum yaşandığında, dışarıdan bir gözden hiç ummadığınız bir çözüm önerisi alabilirsiniz. Bu yüzden zorda kaldığınız durumlarda meslektaşlarınızın desteğini isteyin. Aynı şekilde sizden bir destek istendiğinde, siz de yardım etmeye hazır ve istekli olun.
Bir orkestrada, birbirinden farklı onlarca müzik aleti belirli bir sırada ve uyum içinde birbirlerinin eksikliklerini gidererek çalındığında, zevkle dinleyebileceğimiz çok güzel müzikler ortaya çıkar. Harika eserler çıkarabilmemiz dileğiyle…
Kaynak:
- Masal Terapisi – Judith Malika Liberman
- http://www.empathyed.org/index.php?option=com_content&view=category&id=37&Itemid=63
- http://www.ldao.ca/introduction-to-ldsadhd/ldsadhs-in-depth/articles/about-lds/building-a-positive-parent-teacher-relationship/
- http://www.edutopia.org/blog/empathy-back-to-school-supply-homa-tavangar