ÖĞRENCİLERİNİZE “SADECE BEN” YERİNE “BİZ” DEMEYİ ÖĞRETEBİLMEK
“Mutlu ve hayata ‘bütünüyle hazır’ öğrenciler için, öğrencilerinize akademik bilginin ötesini de öğretin” demiştim.
İngiliz The Guardian gazetesinin haber yaptığı 23 yıllık İran’lı ilkokul öğretmenini duymuşsunuzdur: Mohammadian, ‘Gizemli’ bir hastalıktan dolayı saçları dökülen 8 yaşındaki öğrencisi ile dalga geçildiğini fark edince, öğrencisine destek olmak için saçlarını kazıtıyor. Öğretmenin bu örnek davranışı sınıftaki diğer öğrencileri, tüm ülkeyi hatta sonrasında dünyayı etkileyen bir harekete dönüşüyor.
Akademik bilginin ötesini öğretmek derken, aslında tam da bunu kastediyorum. Çocuklarımızı başkalarını önemseyen, sosyal ve duygusal olarak tam donanımlı bireyler olarak yetiştirebilmek… Çünkü okulun bir görevi de çocukların, ne kadar farklı düşünceden, farklı yapıdan ve farklı bir kültürden olursa olsun, çevresindeki kişilerle ilgilenmelerini sağlamak, onlara empati duymayı öğretmektir. Eğer eğitimciler okuldaki kişilerle ilgilendiklerini, onları önemsediklerini hissettirirlerse, bunu öğrencilerine de öğretebilirler. Böylece öğrenciler, zaman zaman görünmez olan kişileri de görür, duyar, hissederler…
Sosyal ve duygusal öğrenme deyince akla gelen yukarıdaki 5 becerinin belki de hepsi öğrencilerinize “empatiyi” öğretmekten geçiyor. Peki nedir bu empati? Aslında olaylara bir diğerinin gözünden bakabilmektir, karşındakinin duygularını ve düşüncelerini anlamak, hissetmek ve anladığını ona iletmektir.
Empati konusunda detaylı çalışmaları bulunan Üstün Dökmen’e göre aşamalı olarak dört empati basamağı vardır. (1)
- Onlar basamağında, birey karşı tarafı dinlemez ve yardımcı olmaya çalışmaz. Kişinin esas kaygısı başkalarının nedüşündüğüdür: “Elalem ne der?”
- Ben basamağında kişi benmerkezcidir. Kişinin derdi karşısındaki değil, kendisidir. Kendi sorunlarından bahseder.
- Sen basamağında kişi kendini karşı tarafın yerine koyar, onun duygularını hissederek ona yardımcı olmaya çalışır.
- Biz basamağı, sen basamağında bir süre birbiriyle empatik alış-verişte bulunmuş olan iki kişi arasında gerçekleşir. Bu basamaktaki kişiler belirli bir olay karşısında birbirlerinin ne düşüneceğini, olaylar karşısında birbirlerinin ne hissedeceğini tahmin edebilirler. Gerektiğinde birbirlerine destek olurlar.
Peki öğrencilerimizin ilişkilerini çıkar üzerine kurmamasını, “biz” diye düşünmesini nasıl sağlayabiliriz? Sabahları kat görevlisine adıyla hitap edip ‘günaydın’ demesini, teneffüste düşen arkadaşına arkasını dönüp gitmek yerine kaldırmasını, üzgün bir arkadaşını teselli etmeyi, mutlu arkadaşıyla birlikte sevinebilmeyi, problemleri veya çatışmaları yapıcı biçimde çözmeyi nasıl öğretirsiniz? Bildiklerini kendilerine saklamak yerine, paylaşmaya, iş birliğine nasıl teşvik edersiniz? Onun ileride kuracağı her türlü ilişkide –ister iş ilişkisi ister özel ilişkiler olsun- başarılı olmaya götürecek becerileri nasıl kazandırabilirsiniz? Zira American Management Association’ın 2010 yılında yaptığı “Kilit Beceriler Araştırması” gelecekte bir yer edinmek için sorgulayan, etkin iletişim kurabilen, takım çalışmasına uyum sağlayabilen bireyler olmanın önemini ortaya koyuyor.
http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/40/516/6402.pdf
Empati becerileri gelişmiş bir kişi, bir olay karşısında şu adımları otomatik olarak yapabiliyor olmalı:
- Gözle ve Dinle: Karşıdaki kişi ne diyor, vücut dili ne söylüyor?
- Hatırla: Böyle bir olay benim başıma geldiğinde ben nasıl hissetmiştim?
- Tahmin et: Karşıdaki kişi nasıl hissediyor olabilir?
- Sor: Karşıdaki kişi ne hissediyor?
- Önem verdiğini göster: Söz ve davranışlarınla karşınızdakine onu anladığını hissettir.
“Okulun bir görevi de çocukların, ne kadar farklı düşünceden, farklı yapıdan ve farklı bir kültürden olursa olsun, çevresindeki kişilerle ilgilenmelerini sağlamak, onlara empati duymayı öğretmektir” demiştim.
Öğrencilerinize EMPATİ alışkanlığı kazandırmak için, öncelikle sınıfta, derslerinizde şunları uygulayabilirsiniz:
Başkalarının duyguları hakkında konuşun: Onlara hikayeler anlatıp, hikayedeki kahramanların, hayvanların duyguları hakkında konuşun. Bu duygular karşısında nasıl davranabilecekleri, kahramana nasıl destek olabilecekleri hakkında beyin fırtınası yapın.
İletişiminizde duyguya odaklanın: Herhangi bir davranışı ile ilgili geri bildirim verirken, “Sen şunu yaptın” diyerek, davranışa vurgu yapmak yerine, davranışının başkasında yarattığı etkiyi öne çıkartın, böylece çocuk davranışının başkalarında ne gibi duygular yarattığını öğrenebilir. “Arkadaşının canı acıdı. Vurmak kötü bir şey”
Öğrencinizin yaşadığı olumsuz bir duyguyu hazmetmesi için fırsat verin: Çocuklar kızgın ya da üzgün olduğunda onların bu duyguyu kendi kendilerine dönüştürmeleri için fırsat vermez, biz onları iyi hissettirecek çözümler bulmaya çalışırız. Ya da “Kocaman adam hiç üzülür mü?” gibi sözler söyleriz. Halbuki bu duygunun doğal olduğunu vurgulamamız, daha sonrasında duygularını ifade etmesinde ve başkalarının duygularını anlamasında etkili olacaktır: “Şu anda resim yapmana izin vermediğim için kızgın olduğunun farkındayım. Öfken geçtiğinde sen de diğer arkadaşların gibi derse katılabilirsin.”
Canlandırmalar yapın, yaptırın: Yaratıcı drama, kukla gibi faaliyetler öğrencilerin başkalarının duygularını anlama becerilerini geliştirir. Neden arada dersleri canlandırmalarla anlatmıyorsunuz?
Güncel ve ilginç olayları kullanarak örnek verin: Örnek vererek anlatmak, kitapta öğrendiği bilginin pekişmesini sağlayan, yepyeni kapılar açan bir araçtır: Sosyal medya hesabından, dev bir mezarın yanında Bentley’iyle poz vererek arabasıyla gömülmek istediğini duyuran, sonunda onca yarattığı kamuoyunu “organ bağışının önemini” anlatmakta kullanan Brezilyalı iş adamının hikayesi öğrencilerinizi eminim ki çok etkileyecek, onların da topluma duyarlı davranışlarda bulunmalarına ilham olacaktır.
“Özür dilerim” sözünün gerçek anlamını öğretin: İstenilmeyen bir davranış sergilediğinde, öğrencilerimize özür dilemelerini öğretiriz. Halbuki özür dilemenin bir safhası daha vardır: “Özür dilerim, yaptığımı nasıl telafi ederim?”. Yaptıklarının sorumluluğunu almaları, bu davranışın başkalarında yarattığı duyguyu kavramaları ve bir daha tekrarlamamaları için bu safha çok önemlidir.
Harekete geçmenin önemini öğretin: Karşımızdakinin duygularını anlasak ve bunu karşıdakine hissettirsek bile, bazen bu konuyla ilgili “harekete geçme” ayağı eksik kalabilir. Halbuki hiçbir şey yapılmadığında, başka bir zamanda aynı sorun tekrar gündeme gelebilir. Bu yüzden “tespit edilen durum hakkında bir adım atmak” empatinin en önemli aşamasıdır. Öğrencilerinize, sorununu anladığı kişiye, bu konuyla ilgili atacağı adımlarda destek vermeyi de öğretin.
Tüm bunları öğrencilerinize öğretmenin yolu, aslında sizin empati becerilerinizden geçiyor. Önce siz öğrencilerinizle, önce siz velinizle, önce siz diğer öğretmen arkadaşlarınızla iyi iletişim kurmalı, onları anlamalısınız ki bunu öğrencilerinize de öğretebilin.
Kaynak:
- http://www.edutopia.org/blog/project-happiness-empathy-randy-taran
- http://sites.gse.harvard.edu/sites/default/files/making-caring-common/files/empathy_brief_for_schools2.pdf
- http://www.zerotothree.org/child-development/social-emotional-development/take-a-walk-in-my-shoes.html?referrer=https://www.google.com.tr/
- http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/40/516/6402.pdf
- http://www.theguardian.com/world/iran-blog/2014/jan/28/iranian-teacher-hero-shaving-head-solidarity-bullied-pupil