SERT GÖRÜNSELER DE BABALARIN DA HİSLERİ VARDIR!
Babalar, taştan olmadığına göre, onların da canlarından çok sevdikleri çocukları okul gösterisinde şiir okurken mutluluktan gözlerinin yaşarması, çocuğunun başına bir şey geldiğinde içinin titremesi, ayrılırken ya da kavuşunca sımsıkı kucaklayıp hatta başını koklaması gerekmez mi?
Yoo, gerekmez. Gary Chapman, dünya genelinde çok okunan “Beş Sevgi Dili” isimli kitabında insanların sevildiğini 5 farklı şekilde algıladıklarını anlatıyor. Kimisi “Sen harikasın. Güzelsin. Özelsin.” şeklinde onay sözcükleri duyunca sevildiğini hissediyor, kimisi sevgiyi anlamak için “kaliteli zaman” istiyor. Yani ona özel vakit ayrılmasını, birlikte bir şeyler yapılmasını. Kimisi ille de hediye alınınca, “demek beni seviyor” diyebiliyor, kimisi ona hizmet edildiğinde; örneğin meyve soyup getirildiğinde. Kimisi de sarılınca, el ele tutuşunca, kafası okşandığında yani fiziksel temasla sevgiyi idrak diyor. İdeali elbette, sevdiğimiz kişinin beklediği şekilde sevgiyi göstermek. Ancak herkesin “sevgiyi anlama” şekli farklı olduğu gibi, “sevgiyi gösterme” şekli de farklı olabilir. Buna bir de toplumsal eğilimler, sosyal baskılar eklendiğinde, erkekler bırakın sevgilerini göstermeyi, hiçbir duygularını açıkça ifade edemiyorlar. Çünkü “sert” imajlarının zedelenmesi tehlikesiyle karşılaşıyorlar.
Bizim kuşaktan “Babam bizi uyurken severmiş”, “Babamın bize sarıldığını hiç bilmem” gibi cümleleri sık sık duyarız. Mesleğim nedeniyle biliyorum ki şimdinin babaları bu kadar katı değil. Annelere göre daha mesafeli olsalar da, azıcık daha kabuklarından çıktılar; yeni nesil babaların çocuklarıyla daha çok oyun oynadığına, daha çok sarıldıklarına şahit oluyoruz. Yine de kat etmeleri gereken biraz daha yol var.
Tamam, erkekler toplumsal kalıplar sebebiyle duygularını açık etmede biraz daha “tutumlular”, ama madalyonun bir de diğer yüzü var.
Ünlü Hallmark kartlarında anneler gününde en çok tercih edilen kartlarda annelere hayranlık içeren methiyeler düzülürken ve ne kadar çok sevildikleri ifade edilirken, babalar günü kartlarında en çok alınan kartların, hiç duygusallık içermeyen, “İyi bir baba çekiç kullanmayı öğretir. Harika bir baba çekici parmağına vurduğunda nasıl bağıracağını öğretir” gibi esprili kartlar olması tesadüf mü?
Maalesef duygularını ifade etmekte zorlanan babaların, çocukları da babalarına karşı duygusal olarak daha tutuk oluyorlar! Wake Forest Üniversitesinde eğitim ve ergen psikolojisi bölümünde yapılan araştırmaya göre çocuklar duygusal annelerine daha kolay “seni seviyorum” diyorlar, ya da bir nevi ayna misali, “seni seviyorum” cümlesini duymadığı babasına, rahatlıkla sevgisini itiraf edemiyorlar!
Eğer çocuklarımızın sosyal-duygusal olarak gelişmesini istiyorsak, her şeyde olduğu gibi öncelikle bizim örnek olmamız gerek. Bu durumda babaların duygularını ifade etmeye biraz daha eğilmesi fena olmaz. Sevgili babalar, yılların alışkanlığını değiştirmenin kolay olmayacağı muhakkak, ancak yine de çocuğunuz için biraz esnemeyi deneyebilirsiniz. Üstelik siz duygularınızı daha açık ifade ettiğinizde başka ilişkilerinizin de daha pozitife gittiğini göreceksiniz.
Kendinizi sadece ‘iyi ya da kötü hissediyorum’la sınırlamayın. Hisler konusundaki kelime dağarcığınızı zenginleştirin.
- Duygularınızın farkında olun, bunu hissetmeye kendinize izin verin
- Hislerinize vücudunuzun verdiği tepkileri gözlemleyin, bunun derininde yatan düşünceyi araştırın.
- Hislerinizi aktarırken “Ben” dili kullanın. “Beni mutlu ediyor” değil “mutluyum” gibi.
- Aynı egzersiz yapar gibi, bulduğunuz her fırsatta içinizi yoklayın ve o anki hissinizi kelimelere dökün. “Seninle vakit geçirmekten çok keyif alıyorum.” “Ödevlerini bitirdiğini görünce çok şaşırdım ve sevindim” gibi…
- Elbette sadece siz konuşmayın, diğerlerinin duygularını da sorun. Onları can kulağıyla dinleyin.
- Eğer sözlü olarak kendinizi ifade etmeye henüz hazır değilseniz, öncelikle duygularınızı yazmayı deneyebilirsiniz.
Son olarak… Annelerin, babaların ve çocukların gerçek duyguları ve onları ifade ediş biçimleri konusuna tatlı bir bakış açısı sunan harika bir animasyon olan Ters Yüz’ü (Inside Out) mutlaka seyretmelisiniz.